İlkeler ve Değerler
Antik Roma’da bir yönetici olduğunuzu hayal edin. Yeni ele geçirilen binlerce kilometre uzaklıktaki bir bölgeyi yönetmek üzere bir kişiyi görevlendirmeniz gerekiyor. Günümüz dünyasının proje tanımıyla da örtüşebilecek bu görevi üstlenecek kişiyi yıllarca tekrar göremeyeceksiniz. Bu kişiyi nasıl seçerdiniz, görevi nasıl delege ederdiniz?
Antik Roma dönemindeki iletişim imkanlarıyla bu günü kıyaslamak mümkün değil. Buna karşılık aynı çılgın farklılık değişimin hızında ve ele aldığımız çözümlerin karmaşıklığında da mevcut. Günümüz iş dünyasının zorlu koşullarında, şirketleri ayakta tutabilmek, fırsatları değerlendirebilmek için yöneticiler çok sayıda projeyi aynı anda yürütmek durumunda kalıyorlar. Antik Roma’daki yöneticinin yaşadığı zorluk bu gün farklı bir şekilde gündemimizde yer alıyor.
Günümüz iş dünyasında çoğu yöneticinin kaynak sorunu var. Aynı anda yürütülmesi gereken çok sayıda projeyi yakından izlemek, kontrol etmek, gereken durumlarda yönlendirmek çok da mümkün değil. Görevin doğru kişiye, doğru şekilde verilmesi gerekiyor. Bu nedenle antik dönemdeki görevlendirme için sorduğumuz soru bu gün için de çok anlamlı.
Belirsizliğin, karmaşıklığın, değişimin çok olduğu ortamlarda delege edilen projelerde vizyon, değerler ve ilkeler güçlü yönetim araçları. Çıktıya odaklanmadan, beklenen değeri, organizasyonun değerlerini, ilkelerini içselleştirmiş yetkin bir proje yöneticisi minimum yönlendirme ile görevi başarabilir.
Değer ve ilkelerin gücünü 2001 yılında yayınlanan çevik manifestoda da görüyoruz. Çevik manifestoyu yayınlayan 17 yazılımcı, 20. Yüzyılın son 20 yılında yaşanan sorunlara çözüm ararken, tespitlerini, görüşlerini dört değer ve 12 prensip ile ifade etmişler. Tek bir sayfada özetlenen bu değerler ve ilkeler hala iş dünyasının gündeminde. Buna karşılık bu çevik manifestonun adreslediği zihniyeti kavramadan, bu ilke ve değerleri içselleştirmeden çevik olabilmek de mümkün değil.