.

Günler öncesinden planlanmış eğitimdi. Toplantı odasına giderken söyleniyordum. Yapacak o kadar iş varken işte şimdi yine bir başka zorunlu eğitim, zaman kaybından başka bir şey değil diyordum.

Odada bizi zayıf, kısa boylu, yüzündeki derin çizgileriyle barışık görünen birisi bekliyordu. Giyimi plaza kültürüne uyumlu gibi dursa da, duruşu hayatın içinden, ekmeğini elleriyle kazanan birisi olduğunu hissettiriyordu. Belli ki eğitimi o verecekti.

Büyük toplantı odasını tıka basa doldurduk. Hepimizin oturmasını, aramızdaki sohbetleri bitirmemizi bekledi ve anlatmaya başladı. Uzun yıllar itfaiye teşkilatında aktif görev yapmış, görev başında birkaç kez ölümden dönmüştü. Atlattığı badireler sonrasında sağlık nedenleriyle aktif görevden alınmış, eğitim birimine verilmişti. Bizlere yangını anlatacaktı.

O güne kadar birçok kez benzer eğitimlere, tatbikatlara katılmıştım ancak bu seferki eğitimin farklılığını itfaiyeci anlatmaya başlayınca anladım. İtfaiyeci anlatmıyor, hikâyelerini bize yaşatıyordu. Ona kitlenmiş, yaşadıklarına kendimi kaptırmış, hazırlayacağım raporları, sonrasında yapacağım görüşmeleri, saati unutmuştum.

Gözlerimizin içine bakarak konuşuyordu, bir ara, “Arkadaşlar, yangının şakası yoktur, yangında utanmak, sıkılmak da yoktur” dedi ve o uzun masanın başında kayboldu bir anda. Masanın altından, bacaklarımızın arasından emekleyerek geçti, uzun masanın öbür ucundan çıkarak, tekrar ayağa dikildi. Hepimiz şaşkın bir şekilde ona bakıyorduk.

O güne kadar aldığım yangın eğitimlerinden hiç birisi bende bu etkiyi yaratmadı. Söylenenler bu denli aklımda kalmadı. İtfaiyeci bize, toplantı odasında yangını başlattı, sonrasında da o yangını söndürdü. Adeta o yangını yaşamıştım.

İş yaşantısında üstlendiğimiz sorumluluklar riskleri gündemi getiriyor. Kimisi sadece ticari, kimisi ise doğrudan insana dokunuyor. Bu riskleri yönetebilmemiz için de onları tanımamız, anlamamız gerekiyor ve henüz damdan düşmediyseniz bu iş her zaman kolay değil.

Bir keresinde de yanımızdan arabasıyla slalom yaparak geçen bir genç az ötede bir başka araca çarpmıştı. Hemen sonrasında kazanın yanından geçerken arabasından inmiş gencin şaşkın, korku dolu bakışları hala belleğimde. Belli ki, böyle bir şeyi ne önceden yaşamış, ne de ona başka birisi bu duyguyu yaşatmıştı.

Verdiğim eğitimlerde de zaman zaman genç proje yöneticileri riskleri kendi yöneticilerine anlatamadıklarından dert yanıyor; “Verilen zaman, imkânlar kısıtlı, ekibimi riske atacağım, yaşanabilecek kazaları anlatıyorum ama yöneticim riskleri anlamamakta ısrar ediyor…”.

Anlatırken kelimelerin yanına duyguyu ve değerleri yerleştirmezseniz kelimeler yetersiz kalıyor, aklıma hemen o itfaiyeci geliyor. Bu genç yöneticilerin de böyle bir itfaiyeciye ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.

Ya da, daha kötüsü damdan düşmeye.